bugün
yenile
    1. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      türk romancı, şair. tanzimattan sonra ünü iyice yayılmıştır. fecr i ati edebiyat topluluğunun kurucusu sayılır ayrıca atatürk'ün yakın arkadaşıdır. ünlü romanları için ; (bkz: yaban) (bkz: kiralık konak) (bkz: nur baba) (bkz: sodom ve gomore)
    2. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      kahire'de doğan ünlü türk yazar,şair,gazeteci ve diplomat. ayrıca türk dil kurumu'nun kurucusu olarak geçer.
    3. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Romanlarının çoğunun konusu istanbul dışındaki şehirlerde, anadoluda geçer. Bu nedenle o dönemde diğer roman yazarları arasında ayrılabilir.
    4. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      hiçbir kadın yoktur ki "seni seviyorum" sözü önünde hissiz ve lakayt kalabilsin. zira sevildiğini hisseden kadın kadar çekilmez bir şey yoktur.
    5. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      nev- yunanilik akımının kurucularındandır. türk toplumundaki değişimi anlatan nehir romanlar yazmıştır. kötümser bakış açısını eserlerine yansıtmıştır. romanlarını sağlam bir teknikle kaleme almıştır.
    6. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      kaleme aldığı eserlerle milli mücadele dönemine ışık tutan romancı. yakup kadri'nin romanlarını okurken milli mücadele ruhunu anlamaktan ziyade olay örgüsüne dikkat eder, içinde bir parça aşktan bahsediliyorsa kitabın sadece o kısmına odaklanırdım. zaten romanlarının neredeyse tamamına yakınını lise döneminde okumuştum. anadolu yolculuğu esnasındaki gözlemlerinden yola çıkarak eserlerindeki realist ögelerin kaynağını anlayabiliriz. türk milleti hakkındaki kanaatlerinden biri: "meğer kapıları akşam ezanı ile kapanan o sessiz türk evlerinde ne kadar azim, enerji ve faaliyet kuvvetleri saklı imiş." tabii bu sözü yaban'da tasvir ettiği köylülere bakış açısıyla biraz çelişiyor.
    7. 14
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ''kızmak veya gücenebilmek için mutlaka biraz anlamak lazımdır.'' ''hayatta hiçbir şey olgun bir erkeğin ağlaması kadar yürek paralayıcı değildir.''
    8. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      halide ediple aralarında bir şeyler varmış sanırım. hatta halide bunun romanının ismini çalmış (ateşten gömlek ) söylentileri varmış
      1parçaponçik'le yazar magazanine hoşgeldiniz - benzin kokusu 01.05.2017 13:21:44 |#3255293
      1oo daha neler var 💁‍ - parçaponçik 01.05.2017 13:24:49 |#3254788
      0bizlerle de paylaşmaya devam edin o zaman efenim - benzin kokusu 01.05.2017 13:25:49 |#3255831
      butun yorumlari goster (13)
    9. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      kiralık konak kitabını tavsiye ederim
    10. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      yaban
    11. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      lisede ki ögretmenimin zoruyla '2sodom ve gomore ile yaban'' kitabını okumuştum. o zamanda sevmemiştim şimdide sevmiyorum.. ha bi de sevmediğim yazarlardan bi de halide edip var. sırf sevmiyorum diye hoca halide edip'in ateşten gömlek kitabını dönem ödevi olarak vermişti. okuyana kadar canım çıkmıştı.
    12. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "kızmak veya gücenebilmek için mutlaka biraz anlamak lazımdır."
    13. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      hasan ali yücel ve tevfik fikret'le gelmiş geçmiş en entelektüel insanlardan.
    14. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Zamanında Nazım Hikmet'e sataşmış ama Nazım bu olayın altında kalmayarak cevap olarak şöyle bir yergi şiiri yazmıştır; Behey! Kara boynuz gibi kaşlı mukaddes Apis başlı adam; Behey! Kara maça bey! Sen şiirin asil kamusuyla konuşuyorsun, ben asaletten anlamam. Şapka çıkarmam konuştuğun dile, düşmanıyım asaletin kelimelerde bile. Behey! Kara maça bey! Ben bilirim bu tehevvür bu şikâyaaat niçin? Bilirim beni uykumda boğmak için bekliyorsun geceyi.. Ben ki bileklerimde tel kelepçeyi bir altın bilezik gibi taşımışım, ben ki ilmikleri sabunlu iplere bakıp kıllı kalın ensemi kaşımışım, tehdidine pabuç bırakır mıyım hiç? Behey! Kara boynuz gibi kaşlı mukaddes Apis başlı adam, Behey! Kara maça bey, behey, yüzü kara. Ruhunu bir zenci esir gibi çıkardın pazara, bir orospu odası yaptın kafatasını... Hâki ceketli ölülerin ceplerinden çalarak parasını satın aldın kendine İsviçre dağlarının havasını. Ve işte bundandır ki, bugün ablak sarı suratında senin kanlı altınların kızıllığı var.. Acayip rüzgârlar esmiyegörsün başımdan. Yoksa musahhih maaşımdan haftada üç papel taksite bağlayıp seni bir şamar oğlanı gibi kullanırım. Beyimin böyle işlerle ülfeti var sanırım, mükemmel yapar vazifesini.. Behey! Kara maça bey! Halka ahmak diyen sensin. Halkın soyulmuş derisinden sırtına frak giyen sensin. Yala bal tutan beş parmağını beş çürük muz gibi, homurdanarak dolaş besili bir domuz gibi. Meydan senin... mi dersin? Hata edersin, bizde o göz var mı baksana!! Ben içirmek için sana kendi kara kanını bir ateş çemberle çevirdim dört yanını! Sağa git yok geçit, sola git yok, ileri geri yok. Kıvır kuyruk kalemini kalbine sok bir akrep gibi intihar et...
      02 dakikadır şiiri biliyorum ama şiiri arıyorum benden önce yazılmış aynı entry ve ben yeni olduğum için entry kaldırmayı bilmiyorum - millenium falcon 02.06.2020 22:19:04 |#3795502
      1Olsun reis bilgi bilgidir :) - kendine azam 02.06.2020 22:20:49 |#3795625
      0Buldum ve sildim olmaz öyle ve benimle aynı fikri paylaştığın için mutlu oldum. - millenium falcon 02.06.2020 22:21:34 |#3795601
    15. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      (bkz: hep o şarkı) "...ben şu köşeciğimde oturup kendimi dinlemekten başka bir şeyden zevk almaz oldum."
    16. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      -yorum yapmadan aktarıyorum- aralık 1915'te kaleme aldığı çarşaf/peçe temalı yazısı; --- spoiler --- bu çirkin asrın ve bu çirkin muhîtin yegâne süsü, yegâne güzelliği sizin çarşafınız, sizin peçenizdir. yalnız bunlardır ki, gözlere hâlâ bakmak tahammülünü, bakmak arzûsunu veriyor. niçin onlardan müştekî gibisiniz? o mazrûfa, bu zarftan daha muvâfık ne olabilir? sizi böyle gördükçe bir kadının başka türlü nasıl giyinebileceğini düşünüyorum ve çarşafsız, peçesiz bir kadın tahayyül edemiyorum. siz bizim aşkımızın, hürmetimizin, siz bizim kıskançlığımızın mutî mahbûseleri değil misiniz? vücudunuzun şeklini alan bu dil-firîb mahbesi, sizin etrafınıza, sizin yüzünüz üstüne biz ördük; bizim ihtimâmımız, bizim muhabbetimiz ördü. sizi güneşten, havadan, sizi kem nazardan sakındık da böyle yaptık. yazık değil mi ki, o saçlara güneş vursun, o yüzü havalar, tozlar hırpalasın! yazık değil mi ki, -ma'azallah- o gözlerin harîmine kolayca lâubâli bir yabancı gözün kıvılcımı sıçrasın? düşündük ki, belki bilmeyerek, belki farkına varmayarak birine gülüverirsiniz. nazarlarınız belki, bilâ-ihtiyar, birinin üstünde fazlaca tevakkuf ediverir. onun için yüzünüzü örttük. zira tebessümlerinizin, bakışlarınızın kıymetini biz anlıyor, biz biliyorduk. gönlümüz onların öyle lüzumsuz yere heder olmasına acıdı da, bir ipek mahfaza içinde muhâfazalarına lüzum gördü. çünkü siz hilkaten müsrifsiniz, hazinelerinizin bahasını bilemezsiniz. insanlar, kadınlara tehakküm ettikleri gündür ki tabîate gâlip geldiler. cemiyetlerin ve medeniyetlerin esasını bir erkeğin kıskançlığı kurdu. memleketlerden, vatanlardan evvel, ilk müdafaa edilen kadındı. bana inanınız bütün bu evler, bu mâbedler ve bu şehirler sizin için yapıldı ve sizin açıldığınız ve sizin kıskançlık mahbesini yıktığınız yerlerde derhal evler yıkıldı, mâbedler harap oldu, şehirler çöktü. çünkü, sizin mahbesleriniz, o yerlerin surları idi, kaleleriydi. niçin başka cinsten kadınlara bakıp da başınızda garip mütâlealara meydan açıyorsunuz? onlardan size ne? siz başlı başınıza bir âlemsiniz. ben o âleme girdiğim dakikadan itibaren hariçte bir başka mevcudiyet var mı, yok mu, unuttum bile. siz niçin kendinizde herkesi unutmuyorsunuz? söze başlarken size demiştim ki, bu çirkin asrın, bu çirkin muhîtin yegâne süsü, yegâne güzelliği sizin çarşafınız, sizin peçenizdir. memnun ve müsterih yaşamak için bu kanaat size kifâyet etmez mi? halbuki benim ruhumu sadece bu kanaat dolduruyor: peçeniz ve çarşafınız… bunlardır ki, bana muhabbeti öğretiyor; hayata muhabbeti, aşka muhabbeti, memlekete muhabbeti öğretiyor, bâhusus memlekete muhabbeti… zira sizin bu örtüleriniz, bu süsleriniz değil midir ki, minarelerden ve o al râyetten sonra bu serseri ruha bir râz-âşinâ melce ve bir emin mersâ saadeti veriyor. peçenizin kudsiyetini şuradan anlayınız ki, bir yabancı elin ona uzanması ihtimâli bile, gayz nedir, hırs nedir, intikam nedir, kin nedir hiç bilmiyen bu tenbel ve yorgun ruhda, beldeler yıkacak, burc ü bârûlar devirtecek bir ateş alevliyor. gördünüz mü? peçenizden bahsederken, haşin adımlarla, yüksek surlar etrafında dolaşan bir eski kahraman gibi söz söylemeye başladım. belki, bunların hiç birini yapmıyacağım, fakat emin olunuz ki, şu dakikada çok samimiyim. size, sizin örtülerinize ve süslerinize doğru teveccüh edince, kendimi her şeye kadir farzediyorum. tarih, menâkıb-ı beşeriyeyi dolduran en büyük kahramanlıklar, bana birer çocuk oyunu gibi geliyor. sakın onları çıkarmayınız, sakın onları atmayınız. bu çirkin asrın, bu çirkin muhîtin ortasında, asâlet ve zerâfete yegâne dâl olarak, bunlar, sade bunlar kaldı. insanlar senelerden beri, insanlığı terzîl için ve cemiyetlere manzaraların en fenasını vermek için sevimsiz bir cinnetle her şeyi devirdiler. bu gürûha peyrev olmak size yakışır mı? ben sizi zamanların ve insanların fevkinde, onların haricinde biliyorum. siz mestûr ruhlardan değil misiniz? dünya yüzünde tek başına kalan ulvî bir dinin ilâhı, sizi bu sıfatla sâir mahlûkat arasında mümtaz kılmamış mıydı? siz o'nun halkettiği cennet-âsâ âlemin meleklerisiniz. o, "kitab"ında sizin isminizi zikretti. o vakitten beri siz, mukaddesat meyânına girdiniz. artık ne hâle, ne mâzîye, ne de âtîye mensupsunuz… yalnız unutmayınız ki, size bu mertebeye, bizim aşkımız, bizim hürmetimiz, bizim kıskançlığımız is'âd etti. --- spoiler ---